RÜZGAR ENERJİSİ ve ANALİZİ
RÜZGÂR ENERJİSİNİN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU
Ülkemiz rüzgâr potansiyeli açısından dünyada üçüncü, Avrupa da birinci sıradadır. Türkiye’nin rüzgârla üretilecek elektrik enerjisine karşılık gelen kurulu kapasite gücü 83.000 MW’dır. Avrupa rüzgâr enerji birliğinin hazırladığı Avrupa rüzgâr atlası, Ege denizinin ve kıyıların, batı ve kuzey Avrupa bölgelerindeki rüzgâra eşit seviyede rüzgâr hızına sahip olduğunu göstermektedir. Tablo 2’nin incelenmesiyle Türkiye’nin 83.000 MW teknik potansiyeli ile Avrupa da en büyük potansiyele sahip iken 1999’da 9 MW olan kullanım gücü ile en küçük kurulu güce ve teknik potansiyelini kullanma oranına göre (%0,01) en az orana sahiptir.
Ek’li Türkiye Rüzgâr Haritasında görüleceği üzere rüzgârdan elektrik üretilmesi konusunda özellikle güney Ege ve Trakya bölgelerimiz uygundur. Bu bölgelerde yıllık ortalama rüzgâr hızı 6m/s dir. Konya il merkezi ve civarı harita incelendiğinde Türkiye’de 3.en yüksek hıza sahip bölge içerisinde görülmektedir. Yani bazı Akdeniz, Ege ve Karadeniz sahilleri ile aynı rüzgâr hızına sahiptir.
Ülkemiz rüzgâr potansiyelinin yoğun olduğu bölgelerde 2005 yılına kadar ülkemiz kurulu güç kapasitesinin % 2’sinin rüzgâr enerjisinden karşılanması hedeflenmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ilk başvurulara 20 yıllık ortalama 6,5 cent/kWh tarife uygulayarak rüzgâr enerjisinin gelişimini hedeflemiştir.
Yıl Kurulu Kapasite (KW) Kurulu kapasite (KW)
(Türkiye 1.Enerji Şurası Raporu) (ETKB.lığı 6.Komisyon Raporu)
2005 1.300.000 900.000
2010 2.900.000 1.300.000
2015 5.100.000 1.700.000
2020 7.800.000 2.200.000
Tablo : Türkiye’de enerji şura raporlarına göre rüzgâr enerjisi için hedefler
Ülkemizin ilk rüzgâr santrali (3*500 kW) Şubat 1998’de otoprodüktör sistemiyle İzmir-Çeşme’de işletmeye geçmiştir. Eylül 1999’da rüzgâr güç santralleri toplam proje sayısı 55’e çıkarak gerçekleşme aşamasına girmiş ve rüzgâr santrallerinin toplam kurulu gücü de 1700 MW’a ulaşmıştır. Ancak bu projeler 2000-2002 yıllarında Türkiye deki ekonomik krizler ve doğal gaz kullanımının zorunluluğu nedeniyle gerçekleştirilememiş olup bu yıllarda rüzgâr enerjisi kurulu gücü 9 MW olarak kalmıştır. Dolayısıyla Tablo 2’de 2003 yılı için öngörülen 650 MW kurulu güç hedefine ulaşılamamıştır. Ayrıca Tablo 4’te hedeflenen 2005 yılı rüzgâr enerjisine karşılık gelen elektrik enerjisi kurulu gücü değerlerinin de gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir.
RÜZGAR ENERJİSİ İLE DİĞER ENERJİ KAYNAKLARININ FİYAT / MALİYET ANALİZİ
GİRİŞ :
Bilindiği gibi yeryüzünde mevcut bütün enerji kaynaklarının kullanılarak elektrik enerjisine dönüştürülmesi o kaynağın kendine özgü niteliği, zenginliği ve cinsine göre değişmektedir. Bu kaynakların kimine ulaşmak için çok büyük masrafları göz önüne almak gerektiği gibi hiçbir maliyet gerekmeden ulaşılabilen kaynaklar da mevcuttur ancak bu kaynakların her birini işlemek için ayrı bir yol ve her bir yolun da ayrı bir maliyeti mevcuttur.
Dışa kapalı, plancı ekonomilerde enerji üretimi çoğu zaman “Olmazsa olmaz” zihniyeti ile çok fazla derinlemesine inilip maliyet/fayda analizleri yapılmadan hemen erişilebilir ve üretim teknolojisi hazır kaynaklara dayandırılmaktaydı. Ancak dünya genelinde bütün ülke ekonomilerinin ister-istemez liberalleşmeye (serbest piyasa ekonomisine) doğru gittikleri 1990’lı yıllardan beri elektrik üretimi için kullanılan enerji kaynaklarının çok detaylı fiyat/maliyet analizleri yapılarak toplam maliyeti en düşük olan enerji kaynaklarına doğru bir yönelme olmuştur.
Bu gelişim içinde devletlerin rolü hangi enerji türünün kullanılacağından ziyade, hangi enerji türünün kullanımının desteklenmesi ve hangi üretim enerjisi türünün teknolojisinin hükümet destekli bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmaları ile ilerletilmesi yönünde olmuştur.
Nitekim yüzyılın başında üretilen enerjinin % 90’ı kömürden elde ediliyordu. 1950’lerden sonra bu oran %60’a indi. Günümüzde enerjinin hemen hemen yarısı petrolden, %35’i kömürden, %15’i ise gaz, güneş, rüzgar, nükleer v.s gibi alternatif enerjilerden elde ediliyor.
MALİYET ANALİZİ KRİTERLERİ :
Liberal ekonomilerde mevcut risklerden biri de ticari şirketlerin yalnızca kendi gelir ve giderleri ile ilgilenmesi, dolayısıyla çevrelerine veya bulundukları sektöre verdikleri zararları göz önüne almamalarıdır. Bu bağlamda hükümetlerin üstlendikleri rolün getirdiği sorumluluk kesinlikle geçmişteki karar verip, uygulayan taraf rolünden daha az değildir. Liberal ekonomilerdeki bu başıboşluk riskini, tarafsız ve objektif bir oyuncu olarak devletin bertaraf etmesi, diğer bir deyişle ekonomik faaliyetlerdeki bütün ilgili tarafların ne oran ve ne şekilde zarar veya fayda gördüğünün belirlenerek maksimum fayda sağlayacak faaliyetlerin desteklenmesi ve bu faaliyetlerin kurallarının koyulması beklenmektedir. Devletin bu rolü üstlenmek istememesi veya bu rolünü layıkıyla yerine getirememesi durumunda Liberal ekonomilerin o toplumun insanlarına fayda getirmesi mümkün olamamaktadır.
Mevcut kaynakların elektrik enerjisine dönüştürülmesi için gereken masrafları dört ana başlık altında toplayabiliriz;
Sermaye ve Sermayenin Maliyeti : Mevcut teknolojiye göre tesis edilmesi gereken santralın ve bu santralın inşaası için gerekli olan finansmanın fiyatı (faizi, geri ödeme planı, vadesi v.s.)
İşlenecek Kaynağın Maliyeti : Enerji kaynağının erişilebilirliğine, kullanıma uygun hale getirilebilmesine bağlı olarak değişen giderler.
İşletme Maliyeti : Mevcut tesislerin bakım, onarım ve işletmesi için karşılanacak giderler.
Dış Maliyetler : Direk olarak üretim veya tesisle ilgisi olmayıp çevreye ve/veya enerji sektörüne veya diğer sektörlere verilen zararlar ile ilgili masraflar.
MUHTELİF ENERJİ KAYNAKLARININ MALİYET ANALİZLERİ :
Maliyet analizlerinin ekonomik istikrarın sağlandığı ve dolayısıyla finansman paketlerinin tutarlı ve istikrarlı olduğu ülkeler dikkate alınarak yapılmasında büyük fayda vardır. Aksi takdirde bu gün için yapılan maliyet analizinin ileriye dönük bir planlama için kullanılması mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki maliyet analizlerinin dikkate alınması kanaatimizce daha sağlıklı neticeler verecektir. Avrupa Komisyonunun hazırladığı Enerji Rehberindeki Rüzgar Enerjisi kısmında konuyla ilgili bölümün çevirisi aynen aşağıdaki gibidir [1];
“Avrupa Birliği genelinde kömür, gaz, hidrolojik, linyit ve petrolden elde edilen elektrik enerjisi üretim fiyatları çok çeşitlilik arz etmektedir. Herhangi bir enerji kaynağı için tek bir fiyat verebilmek mümkün değildir. Termik ve hidrolojik kaynaklardan elde edilen enerji fiyatlarını sıkça belirleyen en önemli faktörler olan faiz oranları ve amortisman süreleri kurumsal oluşumlara göre değişmesine rağmen tesis ve kullanılacak yakıtın maliyeti de önemli bir rol oynamaktadır. Nükleer ve kömür endüstrilerine sağlanan devlet desteği gerçek üretim maliyetlerinin gözüktüğünden daha fazla olduğunu göstermektedir.
Örneğin, Almanya’da kömürün ocak çıkış fiyatı dünya piyasasındaki fiyatın üç katıdır, dolayısıyla kömürden sağlanan enerji üretiminin gerçek fiyatı kilowatt saat başına 9cECU daha fazladır (Esasen üretim tesisleri bu yüksek fiyatı ödemiyorlar ancak kömür endüstrisine vergi mükelleflerinin parasıyla yıllık 7400 milyon DM’lik destek yapılmaktadır. Bu klasik bir “gizli” veya “dış” maliyet örneğidir.) Büyük kombine-dönüşümlü gaz türbinleri maliyetleri İngiltere ve diğer yerlerde yoğun rekabet sonucu düşmektedir. Ancak gaz fiyatları artmaktadır. İleride bütün kömür santralleri desülfürizasyon gaz bacası santralleri ile donatılacak ve emisyonlar üzerine getirilen artan orandaki kısıtlamalar tesis maliyetlerini artıracaktır. “Temiz Kömür” teknolojisi ilerlemektedir ancak kısa vadede üretim fiyatlarında büyük değişiklikler beklenmemektedir.
Nükleer enerji fiyatı ve maliyeti öteden beri bir münakaşa konusudur. Burada önemli bir husus, bir seri Basınçlı Su Reaktörüyle “olgun” tesis (en popüler tesis seçeneği) maliyeti ile çok yüksek bedeli olan “ilk defalık” maliyet ile aradaki farktır. Fransa dışında, nükleer santral “üretim akışları” pek görülmemektedir. Dolayısıyla nükleer enerjiden elektrik enerjisi üretim fiyatları çok büyük farklılıklar göstermekte ve 1995 yılındaki İngiliz Hükümeti verilerine göre 5.2-8.5cECU/kWh olmaktadır (1990 yılı fiyat seviyesine göre). Nükleer enerji fiyatları, kaza riski gibi devletler tarafından üstlenilen ve tesisleri sigorta pirimi ödemekten kurtaran, gizli dış maliyetleri içermemektedir.
Tablo 1’de termik santral maliyetleri ve durumları gösterilmiştir. Enerji fiyatları – rüzgar santrallerindeki bir kısım fiyat tahminlerindeki hataları bertaraf etmek için- %5 düşürülmüştür;
Tablo 1
Santral Sermaye Maliyeti Yakıt Maliyeti İşletme Maliyeti Toplam
ECU/kW cECU/kWh cECU/kWh cECU/kWh
Gaz 450-700 1.7-2 0.4-0.6 3.1-4
Kömür 1000-1300 1.8-2.3 0.7-1 3.7-5.5
Nükleer 1200-2000 0.7-0.9 0.8-1 3.3-8
...”
RÜZGAR ENERJİSİ MALİYET ANALİZİ :
Rüzgar Enerjisi halihazırda mevcut üretim teknolojileri ile kilowatt başına yüksek sermaye gerektiren ancak yakıt ve işletme maliyeti en düşük olan bir enerji kaynağıdır. Yoğun sermaye gerektiren her yatırımda olduğu gibi Rüzgar Enerjisi Santrallerinin karlılığı sermayenin fiyatına, yani tesislerin öz sermaye ve kredi finansman koşullarına çok duyarlıdır. Örneğin faiz, geri ödeme planı ve vade gibi unsurlar kredi finansmanının maliyetini belirlediği gibi tesis amortisman dönemi ile özsermaye geri ödeme süresi de özsermaye finansmanının maliyetini etkilemektedir. Avrupa Komisyonunun hazırladığı rapora göre Avrupa Birliğine üye ülkelerin Rüzgar Enerjisi için finansman koşulları kimi zaman uygulamaya konan kanunlar ile çok büyük değişiklikler gösterebilmektedir. Örneğin tesislerin amortisman dönemi İngiltere’de Fosil Yakıt Olmayan Yakıtlar Yükümlülüğünün (Non Fossil Fuel Obligation – NFFO) kabulünden sonra uzatılmıştır. Dolayısıyla özsermaye maliyeti önemli ölçüde düşürülmüştür. Bu rapora göre aşağı Tablo 2’deki finansman koşullarına göre oluşan rüzgar enerjisi maliyetleri Tablo 3’de verilmiştir [2];
Tablo 2
Ülke Faiz Oranı Vade
Danimarka %7 20 yıl
Almanya Değişken, %5 üstü 10 yıl
Hollanda %5
Portekiz %10
İngiltere Girişimci belirliyor 15 yıl
Tablo 3
Santral Sermaye Maliyeti Yakıt Maliyeti İşletme Maliyeti
ECU/kW cECU/kWh cECU/kWh
Rüzgar 1000 0 1
Kıyaslama yapılabilmesi maksadıyla dünyanın bir diğer ucunda Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliğinin yayınladığı ve Kaliforniya Enerji Komisyonun 1996 yılı Enerji Teknolojileri Durum Raporuna göre muhtelif enerji kaynaklarının maliyetleri aşağıda sunulmuştur;
Yakıt Yeni Kapasite Maliyeti (sent/kWh)
Kömür 4.8-5.5
Gaz 3.9-4.4
Hidrolik 5.1-11.3
Biomas 5.8-11.6
Nükleer 11.1-14.5
Rüzgar 4.0-6.0
Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliğine göre bir çalışmada rüzgar santralleri gaz santralleriyle aynı koşullarda finanse edilebilse maliyetlerin %40 düşebileceği hesaplanmıştır.
Ülkemizde kullandırılan kredi faizleri ve vadelerinin dış kaynaklı kredi bile olsa hem ABD’de kullandırılan ve hem de Avrupa Birliğine üye ülkelerde kullandırılan kredilerden daha kötü koşullarla sağlandığı, dolayısıyla Türkiye’deki Rüzgar Enerjisi Santrallerinin Sermaye Maliyetinin daha yüksek olacağı bir gerçektir.
Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü gibi halihazırda iyi finansman koşullarıyla Rüzgar Enerjisi Santralleri, Gaz, Hidrolik, Kömür, Biomas ve Nükleer Enerji Santrallerine göre dış maliyetler göz önüne alınmasa bile çok daha ucuzdur.
Rüzgar enerjisi sektöründeki teknolojik gelişmelerin mevcut hızıyla devam etmesi halinde ileride Rüzgar Enerjisi Santrallerinin maliyetlerinin önemli ölçüde düşmesi beklenmektedir [3].
DIŞ MALİYETLER :
Yukarıda, dış maliyetleri direk olarak üretim veya tesisle ilgisi olmayıp çevreye ve/veya enerji sektörüne veya diğer sektörlere verilen zararların maliyeti olarak tanımlamıştık. Bu bağlamda enerji santrallerinin mevcut dış maliyetlerini iki ana başlık altında toplayabiliriz;
İnşaat alanı : Her enerji santralının işgal edeceği bir toprak parçası vardır. Bu alanın diğer amaçlarla kullanımının, enerji santralı olarak kullanımından daha faydalı olması durumunda bir dış maliyet oluşmuş demektir. Aynı şekilde enerji santralına tahsis edilecek alan üzerinde daha önceden yapılan faaliyetlerin iptal edilmesi de çok ciddi bir dış maliyet unsurudur.
Çevresel Etkiler : Kimi enerji santrallerinde kullanılan yakıtlar, atmosfere veya çevresine düzenli olarak atık maddeler bırakmaktadırlar. Bu maddelerin santralın yakın ve uzak çevresine verebileceği olumsuz etkiler birer dış maliyet unsurudur. Ayrıca enerji santralında olabilecek doğal felaketler veya arızalar sebebiyle çevreye verilebilecek zararların da riskini çevredeki doğal yaşam veya tesisler taşımak zorundadır. Bu riskin sigorta şirketlerince taşınması durumunda belirli bir prim ödenmesi gerekmektedir. Bu risk primi de diğer bir dış maliyet unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
1. İnşaat Alanı
Genellikle Rüzgar Enerjisi santralleri, rüzgarın çokluğu sebebiyle çıplak ve yüksek tepe ve tepeciklere kurulmaktadır. Bu tepeler ancak küçük ekonomik faaliyetler, hayvancılık, veya tarımsal faaliyetler için kullanılabilen yerlerdir. Genel olarak rüzgar enerjisi santralleri için dikilen türbinlerin her biri en fazla 100 m2’lik bir alan kaplamaktadırlar. Her bir türbinin birbirlerinden uzaklıkları ise kanat çapına ve rüzgar rejimine bağlı olarak 50 ila 200 metre arasında değişmektedir. Rüzgar türbinleri arasında kalan arazinin ise başka faaliyetler için kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Nitekim yurt dışında bu alanların tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri için sıkça kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca dünya genelinde Rüzgar Santrallerinin Offshore tabir edilen deniz üstünde kurulan tipleri oldukça yaygınlaşmaktadır. Bu durumda santral inşaatı için alan kaybı söz konusu bile olmamaktadır.
Hidroelektrik Santrallerin barajlı tiplerinde ise gövde önünde oluşturulan yapay göl yüzünden ne kadar büyük bir alanın kaybedildiği herkesçe bilinmektedir. Bu alanda daha önceden yapılan ekonomik faaliyetler ve varsa yerleşim yerleri hatta tarihi değeri sebebiyle paha biçilemeyen arkeolojik varlıklar da tamamen baraj gölünün altında kalmakta ve çok büyük bir dış maliyet ile karşılaşılmaktadır [4]. Bu alanların başkaca ekonomik faaliyetler için kullanılması gibi bir alternatif de ortadan kalkmaktadır. Maalesef hidroelektrik santrallerin inşaat maliyetinde bu husus genellikle dikkate alınmamaktadır.
Termik veya Nükleer enerji santrallerinde ise genellikle inşaat alanının kaynağın bulunduğu yere yakın olması veya inşaat konusunda kolaylık sağlayabilecek alanların seçimine dikkat edilmektedir. Bu aşamada da söz konusu yerlerde daha önceden yapılan faaliyetler ile bu alanların başka amaçlarla daha faydalı kullanımı olabileceği konusu pek dikkate alınmamaktadır.
2. Çevresel Etkiler
Konvansiyonel enerji kaynaklarıyla çalışan elektrik santrallerinde kullanılan teknolojiye göre, düzenli olarak çevreye bırakılan atık miktarı değişebilmektedir. Bu bağlamda ABD orta-ileri teknoloji kullanan bir ülke olarak adlandırılabilir. Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre hazırlanan muhtelif enerji kaynakları için hazırlanan ABD’deki emisyon miktarları aşağıda sunulmuştur;
Karbon Dioksit (CO2) Emisyonu (Küresel ısınmada, sera etkisi yaratan başlıca unsur):
Yakıt Salınan CO2/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam CO2 Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 2.13 1,804 3,842
Doğal Gaz 1.03 283.6 292
Petrol 1.56 77.8 121
ABD Ort. 1.52 3,494 5,312
Rüzgar 0 3.5 0
Sülfür Dioksit (SO2) Emisyonu (Asit yağmurlarını doğuran başlıca unsur):
Yakıt Salınan SO2/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam SO2 Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 0.0134 1,804 24,173
Doğal Gaz 0.000007 283.6 2
Petrol 0.0112 77.8 871
ABD Ort. 0.0080 3,494 27,952
Rüzgar 0 3.5 0
Nitrojen Oksit (NOx) Emisyonu (Asit yağmurlarını doğuran diğer bir unsur ve dumanlı sisin temel maddesi):
Yakıt Salınan NOx/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam NOx Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 0.0076 1,804 13,710
Doğal Gaz 0.0018 283.6 510
Petrol 0.0021 77.8 163
ABD Ort. 0.0049 3,494 17,120
Rüzgar 0 3.5 0
Bütün bu atıkların yanı sıra doğal felaketler veya ihmal sonucu Nükleer veya Hidroelektrik Santrallerde meydana gelebilecek hasarlar sonucu çevreye verilebilecek zararın büyüklüğü herkesçe çok iyi bilinmektedir [5]. Bu tür bir risk eğer sigorta şirketlerine yüklense maliyetlerin ve ödenecek primin ne olacağı meçhuldur.
Rüzgar enerjisi santrallerinde oluşabilecek tek çevresel etki olarak gürültü gösterilmektedir. Ancak rüzgar enerjisi santralleri, rüzgar rejimine bağlı olarak, genelde yerleşimin olmadığı veya rakım farklılıkları sebebiyle gürültünün etkilerinin daha az hissedildiği yerlerde kurulmaktadır. Diğer yandan türbin teknolojisindeki gelişmeler doğrultusunda gürültü emisyonları gün geçtikçe düşürülmekte ve hatta türbinlerden 150-200 metre uzaklıkta 40 dB (Fısıltı seviyesi)’nin altına inilmektedir. Dolayısıyla gürültü etkisiyle oluşacak bir çevresel kirlenme Rüzgar Enerjisi Santralleri için göz ardı edilebilecek orandadır.
Yukarıda bahsedilen emisyon miktarları ile risk primlerinin toplamının kilowatt saat başına ne kadarlık bir maliyet getireceğinin hesaplanması oldukça zordur. Bu aşamada gelişmiş ülkelerin yukarıda bahsedilen emisyon miktarları ve risk primleri için kurumlara ek vergiler getirmeyi düşündüklerini görmekteyiz. Örneğin Avrupa Birliğine üye ülkelerde kömür santrallerinden kWh başına 1.6 cECU, gaz ile çalışanlardan 0.8 cECU ve nükleer enerji ile çalışan santrallerden de 0.7 cECU ek vergi toplanması düşünülmektedir [6].
Dolayısıyla Rüzgar Enerjisi hariç diğer enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin maliyeti göz önüne alınırken en azından 0.7 ile 1.6 cECU/kWh’lık bir dış maliyetin varlığı göz önüne alınmalı ve yukarıdaki bölümlerde verilen enerji maliyetlerine eklenmelidir. Türkiye şartları dikkate alındığında (yakıt kalitesi ve teknoloji düzeyi) bu dış maliyetin 2-2.5 cECU/kWh’dan az olmaması beklenmelidir.
SONUÇ :
Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliğinin (EWEA) 2002 yılındaki bir raporuna göre ortalama rüzgâr hızının yükselmesi rüzgâr enerjisi birim fiyatını düşürmektedir. Ortalama rüzgâr hızı 7,5 m/s üstünde olan ve birim güç maliyeti 700 €/kWh olan rüzgâr enerjisi birim maliyeti, bütün diğer sistemlerin en ucuzu olup yıllık elektrik enerjisi birim maliyeti 4 cent/kWh’in altındadır. En pahalı rüzgâr enerjisi olarak görülen deniz üstü rüzgâr santralleri birim güç maliyeti 1400 €/kWh olarak düşünüldüğünde bile yıllık elektrik enerjisi birim maliyeti 8 cent/kWh olarak en pahalı elektrik enerjisi kaynaklarından nükleer enerji birim maliyeti ile eşit miktardadır. Hatta nükleer enerji, kömür ve doğal gaz ile çalışan santrallerin toplumsal ve çevresel maliyetleri ve işletme maliyetleri hesaba dahil edildiğinde rüzgâr enerjisinin en ucuz birim maliyete sahip olduğu görülecektir.
Rüzgâr santrali yatırım maliyeti toplam maliyetin %75 ila %90’ını oluşturmaktadır. Türbin maliyeti kWh başına halen 600-900 €’dur. Projenin hazırlanması ve tesis etme maliyetleri kWh başına 200-250 € daha eklemektedir. Rüzgâr türbinlerinin kWh başına birim maliyeti min.800 € ile max.1200 € arasında değişmektedir.
Dünya ekonomisi gittikçe küreselleşen ve serbest piyasa ekonomisinin gün geçtikçe daha yaygın hale geldiği bir atmosferde gelişmektedir. Uzun vadede de bu yöndeki gelişimin devam etmesi beklenmektedir. Ancak ekonomik liberalleşmenin, ülke ekonomisinde bir başıbozukluk ve sosyal dengeleri alt üst etme gibi bir riski de beraberinde getirdiği çok açıktır. Bu aşamada gelişime karşı konulamayacağı için devlete çok büyük bir rol düşmektedir; Piyasaları ve sektörleri topluma en çok fayda sağlayacakları şekilde yönlendirmek ve kuralları koyup uygulamaları izlemek. Bu rol kesinlikle devletin kapalı ekonomilerde karar verici ve uygulayıcı olarak üstlendiği rolden daha az bir sorumluluk getirmemektedir. Bilakis devletin artık piyasaları derinlemesine analiz etmesi, maliyetleri derinlemesine tetkik etmesi ve hassas bir değerlendirme ile sektörlere nasıl yön vereceğini bilmesi gerekmektedir. Bu aşamada kararsız veya kuralsız bir devlet topluma büyük zararlar verebilecektir.
Rüzgar Enerjisi, özelliği gereği çevreye en az zarar veren, dolayısıyla dış maliyetleri en düşük enerji kaynağıdır. Rüzgar Enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren teknoloji maalesef büyük sermaye gerektirmektedir, ancak yakıt ve işletme giderlerinin çok düşük olduğu da bir gerçektir. Bu aşamada finansman koşullarının iyi olması Rüzgar Enerjisinden elde edilecek elektrik enerjisinin diğer bütün bilinen enerji kaynaklarından elde edilenden çok daha ucuza mal edileceğini göstermektedir. Her halukarda dünya genelinde Rüzgar Enerjisinin Santrallerinin diğer konvansiyonel enerji kaynakları ile çalışan santrallere göre çok daha geniş bir alanda desteklendiği ve diğerlerine göre çok daha kolay ve iyi şartlarla finansman bulduğu gözlemlenmektedir.
Başta Almanya olmak üzere Danimarka, Hollanda, İspanya gibi belli başlı Avrupa Birliğine üye ülkelerin temiz enerji kaynağı olan Rüzgar Enerjisinden daha fazla faydalanılması maksadıyla yatırımları ve araştırma geliştirme faaliyetlerini destekledikleri ve Rüzgar Enerjisi Santrallerinin de en çok bu ülkelerde tesis edildiği görülmektedir. Rüzgar enerjisinin İngiltere, İrlanda ve Fransa gibi ülkelerde de çok fazla desteklenmediği ve dolayısıyla da kurulu kapasitelerin diğer ülkelere göre daha düşük olduğu gözlemlenmektedir [7]. Ancak bütün ülkelerdeki uygulamalarda belirli bir enerji politikasının varlığı dikkate çarpmaktadır. Kanaatimizce benzer bir politikanın ülkemizde de belirlenmesi ve devletin bütün kurumlarınca misyon olarak kabul edilerek, duyurulması hem ekonomik faaliyetlerin daha sağlıklı yürümesi ve hem de gereksiz zaman ve para kaybının önlenmesi bakımından hayati önem arz etmektedir.
Türkiye’de Rüzgar Türbinleri üretilmesi için yeterli kaynak ve bilgi birikimi mevcuttur. Devletin Rüzgar Enerjisi Santrallerini desteklemesi durumunda oluşacak bu yeni sektörde yeni iş imkanları yaratılacak ve hatta işçilik ve nakliye avantajları sebebiyle Türkiye ekonomisine yeni bir ihraç ürününün daha katılacağı söylenebilir. Bu durumda ekonomideki dinamik dengelerin ne kadar büyük bir katma değer yaratacağını da göz ardı etmemek gerekir. Ayrıca milli kaynaklara dayanan bu enerji türüyle sektörün dışa bağımlılığı da tümüyle ortadan kaldırılabilecektir.
İlk çağlardan beri ülkemizin üzerinden akıp geçen bu muazzam rüzgar enerjisi kaynağını artık toplumumuzun hizmetine sunmanın zamanının geldiğini düşünmekteyiz. Bu yönde sarf edilecek bütün gayretlerin ülke çıkarları için çok değerli olacağı kesindir.
KAYNAKLAR
- www.eie.gov.tr
- MMO Konya Şube Bülteni Sayı 9
- ‘Wind Energy in Europe-The Facts’, Volume II – Price, Cost and Values, European Commision, Directorate-General for Energy, 1999.
- ‘Comparative Cost of Wind and other Fuels’, American Wind Energy Association, 2000.
- ‘Comparative Air Emissions of Wind and other Fuels’, American Wind Energy Association, 2000.
- ‘Wind Power and the REFIT Model’, by Andreas Wagner, Wind Directions, March 1999.
Çarşamba, Aralık 16, 2009 tarihinde Unknown tarafından kaydedilmiştir
ÇEVRE,
RÜZGAR ENERJİSİ
| 0 Yorum »
Ülkemiz rüzgâr potansiyeli açısından dünyada üçüncü, Avrupa da birinci sıradadır. Türkiye’nin rüzgârla üretilecek elektrik enerjisine karşılık gelen kurulu kapasite gücü 83.000 MW’dır. Avrupa rüzgâr enerji birliğinin hazırladığı Avrupa rüzgâr atlası, Ege denizinin ve kıyıların, batı ve kuzey Avrupa bölgelerindeki rüzgâra eşit seviyede rüzgâr hızına sahip olduğunu göstermektedir. Tablo 2’nin incelenmesiyle Türkiye’nin 83.000 MW teknik potansiyeli ile Avrupa da en büyük potansiyele sahip iken 1999’da 9 MW olan kullanım gücü ile en küçük kurulu güce ve teknik potansiyelini kullanma oranına göre (%0,01) en az orana sahiptir.
Ek’li Türkiye Rüzgâr Haritasında görüleceği üzere rüzgârdan elektrik üretilmesi konusunda özellikle güney Ege ve Trakya bölgelerimiz uygundur. Bu bölgelerde yıllık ortalama rüzgâr hızı 6m/s dir. Konya il merkezi ve civarı harita incelendiğinde Türkiye’de 3.en yüksek hıza sahip bölge içerisinde görülmektedir. Yani bazı Akdeniz, Ege ve Karadeniz sahilleri ile aynı rüzgâr hızına sahiptir.
Ülkemiz rüzgâr potansiyelinin yoğun olduğu bölgelerde 2005 yılına kadar ülkemiz kurulu güç kapasitesinin % 2’sinin rüzgâr enerjisinden karşılanması hedeflenmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ilk başvurulara 20 yıllık ortalama 6,5 cent/kWh tarife uygulayarak rüzgâr enerjisinin gelişimini hedeflemiştir.
Yıl Kurulu Kapasite (KW) Kurulu kapasite (KW)
(Türkiye 1.Enerji Şurası Raporu) (ETKB.lığı 6.Komisyon Raporu)
2005 1.300.000 900.000
2010 2.900.000 1.300.000
2015 5.100.000 1.700.000
2020 7.800.000 2.200.000
Tablo : Türkiye’de enerji şura raporlarına göre rüzgâr enerjisi için hedefler
Ülkemizin ilk rüzgâr santrali (3*500 kW) Şubat 1998’de otoprodüktör sistemiyle İzmir-Çeşme’de işletmeye geçmiştir. Eylül 1999’da rüzgâr güç santralleri toplam proje sayısı 55’e çıkarak gerçekleşme aşamasına girmiş ve rüzgâr santrallerinin toplam kurulu gücü de 1700 MW’a ulaşmıştır. Ancak bu projeler 2000-2002 yıllarında Türkiye deki ekonomik krizler ve doğal gaz kullanımının zorunluluğu nedeniyle gerçekleştirilememiş olup bu yıllarda rüzgâr enerjisi kurulu gücü 9 MW olarak kalmıştır. Dolayısıyla Tablo 2’de 2003 yılı için öngörülen 650 MW kurulu güç hedefine ulaşılamamıştır. Ayrıca Tablo 4’te hedeflenen 2005 yılı rüzgâr enerjisine karşılık gelen elektrik enerjisi kurulu gücü değerlerinin de gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir.
RÜZGAR ENERJİSİ İLE DİĞER ENERJİ KAYNAKLARININ FİYAT / MALİYET ANALİZİ
GİRİŞ :
Bilindiği gibi yeryüzünde mevcut bütün enerji kaynaklarının kullanılarak elektrik enerjisine dönüştürülmesi o kaynağın kendine özgü niteliği, zenginliği ve cinsine göre değişmektedir. Bu kaynakların kimine ulaşmak için çok büyük masrafları göz önüne almak gerektiği gibi hiçbir maliyet gerekmeden ulaşılabilen kaynaklar da mevcuttur ancak bu kaynakların her birini işlemek için ayrı bir yol ve her bir yolun da ayrı bir maliyeti mevcuttur.
Dışa kapalı, plancı ekonomilerde enerji üretimi çoğu zaman “Olmazsa olmaz” zihniyeti ile çok fazla derinlemesine inilip maliyet/fayda analizleri yapılmadan hemen erişilebilir ve üretim teknolojisi hazır kaynaklara dayandırılmaktaydı. Ancak dünya genelinde bütün ülke ekonomilerinin ister-istemez liberalleşmeye (serbest piyasa ekonomisine) doğru gittikleri 1990’lı yıllardan beri elektrik üretimi için kullanılan enerji kaynaklarının çok detaylı fiyat/maliyet analizleri yapılarak toplam maliyeti en düşük olan enerji kaynaklarına doğru bir yönelme olmuştur.
Bu gelişim içinde devletlerin rolü hangi enerji türünün kullanılacağından ziyade, hangi enerji türünün kullanımının desteklenmesi ve hangi üretim enerjisi türünün teknolojisinin hükümet destekli bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmaları ile ilerletilmesi yönünde olmuştur.
Nitekim yüzyılın başında üretilen enerjinin % 90’ı kömürden elde ediliyordu. 1950’lerden sonra bu oran %60’a indi. Günümüzde enerjinin hemen hemen yarısı petrolden, %35’i kömürden, %15’i ise gaz, güneş, rüzgar, nükleer v.s gibi alternatif enerjilerden elde ediliyor.
MALİYET ANALİZİ KRİTERLERİ :
Liberal ekonomilerde mevcut risklerden biri de ticari şirketlerin yalnızca kendi gelir ve giderleri ile ilgilenmesi, dolayısıyla çevrelerine veya bulundukları sektöre verdikleri zararları göz önüne almamalarıdır. Bu bağlamda hükümetlerin üstlendikleri rolün getirdiği sorumluluk kesinlikle geçmişteki karar verip, uygulayan taraf rolünden daha az değildir. Liberal ekonomilerdeki bu başıboşluk riskini, tarafsız ve objektif bir oyuncu olarak devletin bertaraf etmesi, diğer bir deyişle ekonomik faaliyetlerdeki bütün ilgili tarafların ne oran ve ne şekilde zarar veya fayda gördüğünün belirlenerek maksimum fayda sağlayacak faaliyetlerin desteklenmesi ve bu faaliyetlerin kurallarının koyulması beklenmektedir. Devletin bu rolü üstlenmek istememesi veya bu rolünü layıkıyla yerine getirememesi durumunda Liberal ekonomilerin o toplumun insanlarına fayda getirmesi mümkün olamamaktadır.
Mevcut kaynakların elektrik enerjisine dönüştürülmesi için gereken masrafları dört ana başlık altında toplayabiliriz;
Sermaye ve Sermayenin Maliyeti : Mevcut teknolojiye göre tesis edilmesi gereken santralın ve bu santralın inşaası için gerekli olan finansmanın fiyatı (faizi, geri ödeme planı, vadesi v.s.)
İşlenecek Kaynağın Maliyeti : Enerji kaynağının erişilebilirliğine, kullanıma uygun hale getirilebilmesine bağlı olarak değişen giderler.
İşletme Maliyeti : Mevcut tesislerin bakım, onarım ve işletmesi için karşılanacak giderler.
Dış Maliyetler : Direk olarak üretim veya tesisle ilgisi olmayıp çevreye ve/veya enerji sektörüne veya diğer sektörlere verilen zararlar ile ilgili masraflar.
MUHTELİF ENERJİ KAYNAKLARININ MALİYET ANALİZLERİ :
Maliyet analizlerinin ekonomik istikrarın sağlandığı ve dolayısıyla finansman paketlerinin tutarlı ve istikrarlı olduğu ülkeler dikkate alınarak yapılmasında büyük fayda vardır. Aksi takdirde bu gün için yapılan maliyet analizinin ileriye dönük bir planlama için kullanılması mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki maliyet analizlerinin dikkate alınması kanaatimizce daha sağlıklı neticeler verecektir. Avrupa Komisyonunun hazırladığı Enerji Rehberindeki Rüzgar Enerjisi kısmında konuyla ilgili bölümün çevirisi aynen aşağıdaki gibidir [1];
“Avrupa Birliği genelinde kömür, gaz, hidrolojik, linyit ve petrolden elde edilen elektrik enerjisi üretim fiyatları çok çeşitlilik arz etmektedir. Herhangi bir enerji kaynağı için tek bir fiyat verebilmek mümkün değildir. Termik ve hidrolojik kaynaklardan elde edilen enerji fiyatlarını sıkça belirleyen en önemli faktörler olan faiz oranları ve amortisman süreleri kurumsal oluşumlara göre değişmesine rağmen tesis ve kullanılacak yakıtın maliyeti de önemli bir rol oynamaktadır. Nükleer ve kömür endüstrilerine sağlanan devlet desteği gerçek üretim maliyetlerinin gözüktüğünden daha fazla olduğunu göstermektedir.
Örneğin, Almanya’da kömürün ocak çıkış fiyatı dünya piyasasındaki fiyatın üç katıdır, dolayısıyla kömürden sağlanan enerji üretiminin gerçek fiyatı kilowatt saat başına 9cECU daha fazladır (Esasen üretim tesisleri bu yüksek fiyatı ödemiyorlar ancak kömür endüstrisine vergi mükelleflerinin parasıyla yıllık 7400 milyon DM’lik destek yapılmaktadır. Bu klasik bir “gizli” veya “dış” maliyet örneğidir.) Büyük kombine-dönüşümlü gaz türbinleri maliyetleri İngiltere ve diğer yerlerde yoğun rekabet sonucu düşmektedir. Ancak gaz fiyatları artmaktadır. İleride bütün kömür santralleri desülfürizasyon gaz bacası santralleri ile donatılacak ve emisyonlar üzerine getirilen artan orandaki kısıtlamalar tesis maliyetlerini artıracaktır. “Temiz Kömür” teknolojisi ilerlemektedir ancak kısa vadede üretim fiyatlarında büyük değişiklikler beklenmemektedir.
Nükleer enerji fiyatı ve maliyeti öteden beri bir münakaşa konusudur. Burada önemli bir husus, bir seri Basınçlı Su Reaktörüyle “olgun” tesis (en popüler tesis seçeneği) maliyeti ile çok yüksek bedeli olan “ilk defalık” maliyet ile aradaki farktır. Fransa dışında, nükleer santral “üretim akışları” pek görülmemektedir. Dolayısıyla nükleer enerjiden elektrik enerjisi üretim fiyatları çok büyük farklılıklar göstermekte ve 1995 yılındaki İngiliz Hükümeti verilerine göre 5.2-8.5cECU/kWh olmaktadır (1990 yılı fiyat seviyesine göre). Nükleer enerji fiyatları, kaza riski gibi devletler tarafından üstlenilen ve tesisleri sigorta pirimi ödemekten kurtaran, gizli dış maliyetleri içermemektedir.
Tablo 1’de termik santral maliyetleri ve durumları gösterilmiştir. Enerji fiyatları – rüzgar santrallerindeki bir kısım fiyat tahminlerindeki hataları bertaraf etmek için- %5 düşürülmüştür;
Tablo 1
Santral Sermaye Maliyeti Yakıt Maliyeti İşletme Maliyeti Toplam
ECU/kW cECU/kWh cECU/kWh cECU/kWh
Gaz 450-700 1.7-2 0.4-0.6 3.1-4
Kömür 1000-1300 1.8-2.3 0.7-1 3.7-5.5
Nükleer 1200-2000 0.7-0.9 0.8-1 3.3-8
...”
RÜZGAR ENERJİSİ MALİYET ANALİZİ :
Rüzgar Enerjisi halihazırda mevcut üretim teknolojileri ile kilowatt başına yüksek sermaye gerektiren ancak yakıt ve işletme maliyeti en düşük olan bir enerji kaynağıdır. Yoğun sermaye gerektiren her yatırımda olduğu gibi Rüzgar Enerjisi Santrallerinin karlılığı sermayenin fiyatına, yani tesislerin öz sermaye ve kredi finansman koşullarına çok duyarlıdır. Örneğin faiz, geri ödeme planı ve vade gibi unsurlar kredi finansmanının maliyetini belirlediği gibi tesis amortisman dönemi ile özsermaye geri ödeme süresi de özsermaye finansmanının maliyetini etkilemektedir. Avrupa Komisyonunun hazırladığı rapora göre Avrupa Birliğine üye ülkelerin Rüzgar Enerjisi için finansman koşulları kimi zaman uygulamaya konan kanunlar ile çok büyük değişiklikler gösterebilmektedir. Örneğin tesislerin amortisman dönemi İngiltere’de Fosil Yakıt Olmayan Yakıtlar Yükümlülüğünün (Non Fossil Fuel Obligation – NFFO) kabulünden sonra uzatılmıştır. Dolayısıyla özsermaye maliyeti önemli ölçüde düşürülmüştür. Bu rapora göre aşağı Tablo 2’deki finansman koşullarına göre oluşan rüzgar enerjisi maliyetleri Tablo 3’de verilmiştir [2];
Tablo 2
Ülke Faiz Oranı Vade
Danimarka %7 20 yıl
Almanya Değişken, %5 üstü 10 yıl
Hollanda %5
Portekiz %10
İngiltere Girişimci belirliyor 15 yıl
Tablo 3
Santral Sermaye Maliyeti Yakıt Maliyeti İşletme Maliyeti
ECU/kW cECU/kWh cECU/kWh
Rüzgar 1000 0 1
Kıyaslama yapılabilmesi maksadıyla dünyanın bir diğer ucunda Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliğinin yayınladığı ve Kaliforniya Enerji Komisyonun 1996 yılı Enerji Teknolojileri Durum Raporuna göre muhtelif enerji kaynaklarının maliyetleri aşağıda sunulmuştur;
Yakıt Yeni Kapasite Maliyeti (sent/kWh)
Kömür 4.8-5.5
Gaz 3.9-4.4
Hidrolik 5.1-11.3
Biomas 5.8-11.6
Nükleer 11.1-14.5
Rüzgar 4.0-6.0
Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliğine göre bir çalışmada rüzgar santralleri gaz santralleriyle aynı koşullarda finanse edilebilse maliyetlerin %40 düşebileceği hesaplanmıştır.
Ülkemizde kullandırılan kredi faizleri ve vadelerinin dış kaynaklı kredi bile olsa hem ABD’de kullandırılan ve hem de Avrupa Birliğine üye ülkelerde kullandırılan kredilerden daha kötü koşullarla sağlandığı, dolayısıyla Türkiye’deki Rüzgar Enerjisi Santrallerinin Sermaye Maliyetinin daha yüksek olacağı bir gerçektir.
Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü gibi halihazırda iyi finansman koşullarıyla Rüzgar Enerjisi Santralleri, Gaz, Hidrolik, Kömür, Biomas ve Nükleer Enerji Santrallerine göre dış maliyetler göz önüne alınmasa bile çok daha ucuzdur.
Rüzgar enerjisi sektöründeki teknolojik gelişmelerin mevcut hızıyla devam etmesi halinde ileride Rüzgar Enerjisi Santrallerinin maliyetlerinin önemli ölçüde düşmesi beklenmektedir [3].
DIŞ MALİYETLER :
Yukarıda, dış maliyetleri direk olarak üretim veya tesisle ilgisi olmayıp çevreye ve/veya enerji sektörüne veya diğer sektörlere verilen zararların maliyeti olarak tanımlamıştık. Bu bağlamda enerji santrallerinin mevcut dış maliyetlerini iki ana başlık altında toplayabiliriz;
İnşaat alanı : Her enerji santralının işgal edeceği bir toprak parçası vardır. Bu alanın diğer amaçlarla kullanımının, enerji santralı olarak kullanımından daha faydalı olması durumunda bir dış maliyet oluşmuş demektir. Aynı şekilde enerji santralına tahsis edilecek alan üzerinde daha önceden yapılan faaliyetlerin iptal edilmesi de çok ciddi bir dış maliyet unsurudur.
Çevresel Etkiler : Kimi enerji santrallerinde kullanılan yakıtlar, atmosfere veya çevresine düzenli olarak atık maddeler bırakmaktadırlar. Bu maddelerin santralın yakın ve uzak çevresine verebileceği olumsuz etkiler birer dış maliyet unsurudur. Ayrıca enerji santralında olabilecek doğal felaketler veya arızalar sebebiyle çevreye verilebilecek zararların da riskini çevredeki doğal yaşam veya tesisler taşımak zorundadır. Bu riskin sigorta şirketlerince taşınması durumunda belirli bir prim ödenmesi gerekmektedir. Bu risk primi de diğer bir dış maliyet unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
1. İnşaat Alanı
Genellikle Rüzgar Enerjisi santralleri, rüzgarın çokluğu sebebiyle çıplak ve yüksek tepe ve tepeciklere kurulmaktadır. Bu tepeler ancak küçük ekonomik faaliyetler, hayvancılık, veya tarımsal faaliyetler için kullanılabilen yerlerdir. Genel olarak rüzgar enerjisi santralleri için dikilen türbinlerin her biri en fazla 100 m2’lik bir alan kaplamaktadırlar. Her bir türbinin birbirlerinden uzaklıkları ise kanat çapına ve rüzgar rejimine bağlı olarak 50 ila 200 metre arasında değişmektedir. Rüzgar türbinleri arasında kalan arazinin ise başka faaliyetler için kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Nitekim yurt dışında bu alanların tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri için sıkça kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca dünya genelinde Rüzgar Santrallerinin Offshore tabir edilen deniz üstünde kurulan tipleri oldukça yaygınlaşmaktadır. Bu durumda santral inşaatı için alan kaybı söz konusu bile olmamaktadır.
Hidroelektrik Santrallerin barajlı tiplerinde ise gövde önünde oluşturulan yapay göl yüzünden ne kadar büyük bir alanın kaybedildiği herkesçe bilinmektedir. Bu alanda daha önceden yapılan ekonomik faaliyetler ve varsa yerleşim yerleri hatta tarihi değeri sebebiyle paha biçilemeyen arkeolojik varlıklar da tamamen baraj gölünün altında kalmakta ve çok büyük bir dış maliyet ile karşılaşılmaktadır [4]. Bu alanların başkaca ekonomik faaliyetler için kullanılması gibi bir alternatif de ortadan kalkmaktadır. Maalesef hidroelektrik santrallerin inşaat maliyetinde bu husus genellikle dikkate alınmamaktadır.
Termik veya Nükleer enerji santrallerinde ise genellikle inşaat alanının kaynağın bulunduğu yere yakın olması veya inşaat konusunda kolaylık sağlayabilecek alanların seçimine dikkat edilmektedir. Bu aşamada da söz konusu yerlerde daha önceden yapılan faaliyetler ile bu alanların başka amaçlarla daha faydalı kullanımı olabileceği konusu pek dikkate alınmamaktadır.
2. Çevresel Etkiler
Konvansiyonel enerji kaynaklarıyla çalışan elektrik santrallerinde kullanılan teknolojiye göre, düzenli olarak çevreye bırakılan atık miktarı değişebilmektedir. Bu bağlamda ABD orta-ileri teknoloji kullanan bir ülke olarak adlandırılabilir. Amerikan Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre hazırlanan muhtelif enerji kaynakları için hazırlanan ABD’deki emisyon miktarları aşağıda sunulmuştur;
Karbon Dioksit (CO2) Emisyonu (Küresel ısınmada, sera etkisi yaratan başlıca unsur):
Yakıt Salınan CO2/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam CO2 Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 2.13 1,804 3,842
Doğal Gaz 1.03 283.6 292
Petrol 1.56 77.8 121
ABD Ort. 1.52 3,494 5,312
Rüzgar 0 3.5 0
Sülfür Dioksit (SO2) Emisyonu (Asit yağmurlarını doğuran başlıca unsur):
Yakıt Salınan SO2/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam SO2 Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 0.0134 1,804 24,173
Doğal Gaz 0.000007 283.6 2
Petrol 0.0112 77.8 871
ABD Ort. 0.0080 3,494 27,952
Rüzgar 0 3.5 0
Nitrojen Oksit (NOx) Emisyonu (Asit yağmurlarını doğuran diğer bir unsur ve dumanlı sisin temel maddesi):
Yakıt Salınan NOx/kWh 1997 Üretimi kWh Toplam NOx Emisyonu
(paund) (milyon) (milyon paund)
Kömür 0.0076 1,804 13,710
Doğal Gaz 0.0018 283.6 510
Petrol 0.0021 77.8 163
ABD Ort. 0.0049 3,494 17,120
Rüzgar 0 3.5 0
Bütün bu atıkların yanı sıra doğal felaketler veya ihmal sonucu Nükleer veya Hidroelektrik Santrallerde meydana gelebilecek hasarlar sonucu çevreye verilebilecek zararın büyüklüğü herkesçe çok iyi bilinmektedir [5]. Bu tür bir risk eğer sigorta şirketlerine yüklense maliyetlerin ve ödenecek primin ne olacağı meçhuldur.
Rüzgar enerjisi santrallerinde oluşabilecek tek çevresel etki olarak gürültü gösterilmektedir. Ancak rüzgar enerjisi santralleri, rüzgar rejimine bağlı olarak, genelde yerleşimin olmadığı veya rakım farklılıkları sebebiyle gürültünün etkilerinin daha az hissedildiği yerlerde kurulmaktadır. Diğer yandan türbin teknolojisindeki gelişmeler doğrultusunda gürültü emisyonları gün geçtikçe düşürülmekte ve hatta türbinlerden 150-200 metre uzaklıkta 40 dB (Fısıltı seviyesi)’nin altına inilmektedir. Dolayısıyla gürültü etkisiyle oluşacak bir çevresel kirlenme Rüzgar Enerjisi Santralleri için göz ardı edilebilecek orandadır.
Yukarıda bahsedilen emisyon miktarları ile risk primlerinin toplamının kilowatt saat başına ne kadarlık bir maliyet getireceğinin hesaplanması oldukça zordur. Bu aşamada gelişmiş ülkelerin yukarıda bahsedilen emisyon miktarları ve risk primleri için kurumlara ek vergiler getirmeyi düşündüklerini görmekteyiz. Örneğin Avrupa Birliğine üye ülkelerde kömür santrallerinden kWh başına 1.6 cECU, gaz ile çalışanlardan 0.8 cECU ve nükleer enerji ile çalışan santrallerden de 0.7 cECU ek vergi toplanması düşünülmektedir [6].
Dolayısıyla Rüzgar Enerjisi hariç diğer enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin maliyeti göz önüne alınırken en azından 0.7 ile 1.6 cECU/kWh’lık bir dış maliyetin varlığı göz önüne alınmalı ve yukarıdaki bölümlerde verilen enerji maliyetlerine eklenmelidir. Türkiye şartları dikkate alındığında (yakıt kalitesi ve teknoloji düzeyi) bu dış maliyetin 2-2.5 cECU/kWh’dan az olmaması beklenmelidir.
SONUÇ :
Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliğinin (EWEA) 2002 yılındaki bir raporuna göre ortalama rüzgâr hızının yükselmesi rüzgâr enerjisi birim fiyatını düşürmektedir. Ortalama rüzgâr hızı 7,5 m/s üstünde olan ve birim güç maliyeti 700 €/kWh olan rüzgâr enerjisi birim maliyeti, bütün diğer sistemlerin en ucuzu olup yıllık elektrik enerjisi birim maliyeti 4 cent/kWh’in altındadır. En pahalı rüzgâr enerjisi olarak görülen deniz üstü rüzgâr santralleri birim güç maliyeti 1400 €/kWh olarak düşünüldüğünde bile yıllık elektrik enerjisi birim maliyeti 8 cent/kWh olarak en pahalı elektrik enerjisi kaynaklarından nükleer enerji birim maliyeti ile eşit miktardadır. Hatta nükleer enerji, kömür ve doğal gaz ile çalışan santrallerin toplumsal ve çevresel maliyetleri ve işletme maliyetleri hesaba dahil edildiğinde rüzgâr enerjisinin en ucuz birim maliyete sahip olduğu görülecektir.
Rüzgâr santrali yatırım maliyeti toplam maliyetin %75 ila %90’ını oluşturmaktadır. Türbin maliyeti kWh başına halen 600-900 €’dur. Projenin hazırlanması ve tesis etme maliyetleri kWh başına 200-250 € daha eklemektedir. Rüzgâr türbinlerinin kWh başına birim maliyeti min.800 € ile max.1200 € arasında değişmektedir.
Dünya ekonomisi gittikçe küreselleşen ve serbest piyasa ekonomisinin gün geçtikçe daha yaygın hale geldiği bir atmosferde gelişmektedir. Uzun vadede de bu yöndeki gelişimin devam etmesi beklenmektedir. Ancak ekonomik liberalleşmenin, ülke ekonomisinde bir başıbozukluk ve sosyal dengeleri alt üst etme gibi bir riski de beraberinde getirdiği çok açıktır. Bu aşamada gelişime karşı konulamayacağı için devlete çok büyük bir rol düşmektedir; Piyasaları ve sektörleri topluma en çok fayda sağlayacakları şekilde yönlendirmek ve kuralları koyup uygulamaları izlemek. Bu rol kesinlikle devletin kapalı ekonomilerde karar verici ve uygulayıcı olarak üstlendiği rolden daha az bir sorumluluk getirmemektedir. Bilakis devletin artık piyasaları derinlemesine analiz etmesi, maliyetleri derinlemesine tetkik etmesi ve hassas bir değerlendirme ile sektörlere nasıl yön vereceğini bilmesi gerekmektedir. Bu aşamada kararsız veya kuralsız bir devlet topluma büyük zararlar verebilecektir.
Rüzgar Enerjisi, özelliği gereği çevreye en az zarar veren, dolayısıyla dış maliyetleri en düşük enerji kaynağıdır. Rüzgar Enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren teknoloji maalesef büyük sermaye gerektirmektedir, ancak yakıt ve işletme giderlerinin çok düşük olduğu da bir gerçektir. Bu aşamada finansman koşullarının iyi olması Rüzgar Enerjisinden elde edilecek elektrik enerjisinin diğer bütün bilinen enerji kaynaklarından elde edilenden çok daha ucuza mal edileceğini göstermektedir. Her halukarda dünya genelinde Rüzgar Enerjisinin Santrallerinin diğer konvansiyonel enerji kaynakları ile çalışan santrallere göre çok daha geniş bir alanda desteklendiği ve diğerlerine göre çok daha kolay ve iyi şartlarla finansman bulduğu gözlemlenmektedir.
Başta Almanya olmak üzere Danimarka, Hollanda, İspanya gibi belli başlı Avrupa Birliğine üye ülkelerin temiz enerji kaynağı olan Rüzgar Enerjisinden daha fazla faydalanılması maksadıyla yatırımları ve araştırma geliştirme faaliyetlerini destekledikleri ve Rüzgar Enerjisi Santrallerinin de en çok bu ülkelerde tesis edildiği görülmektedir. Rüzgar enerjisinin İngiltere, İrlanda ve Fransa gibi ülkelerde de çok fazla desteklenmediği ve dolayısıyla da kurulu kapasitelerin diğer ülkelere göre daha düşük olduğu gözlemlenmektedir [7]. Ancak bütün ülkelerdeki uygulamalarda belirli bir enerji politikasının varlığı dikkate çarpmaktadır. Kanaatimizce benzer bir politikanın ülkemizde de belirlenmesi ve devletin bütün kurumlarınca misyon olarak kabul edilerek, duyurulması hem ekonomik faaliyetlerin daha sağlıklı yürümesi ve hem de gereksiz zaman ve para kaybının önlenmesi bakımından hayati önem arz etmektedir.
Türkiye’de Rüzgar Türbinleri üretilmesi için yeterli kaynak ve bilgi birikimi mevcuttur. Devletin Rüzgar Enerjisi Santrallerini desteklemesi durumunda oluşacak bu yeni sektörde yeni iş imkanları yaratılacak ve hatta işçilik ve nakliye avantajları sebebiyle Türkiye ekonomisine yeni bir ihraç ürününün daha katılacağı söylenebilir. Bu durumda ekonomideki dinamik dengelerin ne kadar büyük bir katma değer yaratacağını da göz ardı etmemek gerekir. Ayrıca milli kaynaklara dayanan bu enerji türüyle sektörün dışa bağımlılığı da tümüyle ortadan kaldırılabilecektir.
İlk çağlardan beri ülkemizin üzerinden akıp geçen bu muazzam rüzgar enerjisi kaynağını artık toplumumuzun hizmetine sunmanın zamanının geldiğini düşünmekteyiz. Bu yönde sarf edilecek bütün gayretlerin ülke çıkarları için çok değerli olacağı kesindir.
KAYNAKLAR
- www.eie.gov.tr
- MMO Konya Şube Bülteni Sayı 9
- ‘Wind Energy in Europe-The Facts’, Volume II – Price, Cost and Values, European Commision, Directorate-General for Energy, 1999.
- ‘Comparative Cost of Wind and other Fuels’, American Wind Energy Association, 2000.
- ‘Comparative Air Emissions of Wind and other Fuels’, American Wind Energy Association, 2000.
- ‘Wind Power and the REFIT Model’, by Andreas Wagner, Wind Directions, March 1999.